Maple casino. Casino nicky.

Kocaman dünyada farklı sesler içerisinde tek bir sese odaklanabiliyorduk. Herkese sağır olup onu duyabilmek için can havliyle dinliyorduk. Dünya yansa içimizdeki küçük denize bir umut yeterdi. Umursamazlık değildi bu, çok umursamaktı. Etraftaki binlerce kuş umrumuzda değildi, bizim kuşumuz bize ötseydi , diğerlerinin cıvıltılarını duymazdık. Bir kargaya bin bülbülü seçecek kadar dardı gönlümüz. Çünkü o karga bizimle olsa 150 yıl mutlu olacağımızı biliyorduk. Gelip geçici mutluluklar yerine, 150 yıl bizim kuşumuzla üzülmeyi bile tercih ederdik. Fakat eczane açacak parası da maple casino yokmuş, girmiş bir eczaneye: - Beyefendi sizde soğan var mı? Adam, dengesiz biri diye Temel'i başından savmış. Ve bir kafese bir kuş sığardı. Bir gün eczacı Temel'e: - Kardeşim senin derdin ne? - maple casino Burayı bana satmanı istiyorum. Bu yüzden bu kafeste bir kuş var. Her gün kafesten çıkmak için çırpınan, kafese de kendine de zarar veren bir karga ve sesine de görünüşüne de kafesi zorlamasına da katlanan bir kafes. Bu karga bu kafeste olduğu sürece acı çekecek.